31 Aralık 2010 Cuma

sevgili 2010;

Sevgili 2010;
Birlikte çok güzel zamanlar geçirdik,keyiflendik, gezdik, eğlendik,güldük,söyledik.Fotoğraftaki geçen senenin yılbaşı ağacı kadar da zengindik manevi anlamda.

Daha iyisi olabilrdi ama yine de dolu dolu,hakkını vere vere,her şeyiyle yaşadım 2010'u..

Katılmak istediğim projelerde yer aldım tegev gibi,
Okul için de yapmak istediklerimin bir kısmını gerçekleştirdim bir kısmı 2011 hedeflerinin içinde girdi,
Ailem;hem küçücük çekirdek ailem hem koooocamaaan geniş ailem,her fırsatta onların yanına koştum,daha fazlasını dileyerek,
Dostlarım,canlarım,arkadaşlarımla hep dolu dolu vakitler geçirdim,her koşulda yanlarında olmak istedim her koşulda yanımda oldular,
Mesafenin HİÇ BİR ŞEY olduğunu gördüm tekrar tekrar,
Gezdim gönlümce,daha da bitmedi bitmeyecek gezmek istediklerim görmek istediklerim(biter mi hiç?),
Görmek istediğim oyunlar oldu onları izledim,
Gitmek istediğim söyleşilerin takipçisi oldum,farklı düşünceleri bir arada izledim,
Festivalleri ucundan tuttum yakaladım,çok keyif alarak takip ettim (özellikle kısa film festivali),
Tutkunu olduğum Othello'yu bir kez de operatik bale olarak izledim,sıra romeo ve juliet'e geldi,

Yaz mevsiminde ise hayatımın en bohem tatilini yaşadım;
Bir sabah kalktım İstanbul'a gidiyorum dedim gittim,
Başka bir gecenin körü Eskişehir'e gitmeye karar verdim kalktım gittim,
Bursa'ya attım kendimi bir dönem,alıştığımız yerler dışında yeni yerlere sürükledim kendimi ve kardeşimi-ama iyi oldu!-

Kardeşimle günlerce su kurbağası olduk,havuzun içinde hiç bir şey yapmadan demlendik demlendik,
Güneşi hissettim yine içimde,içime damladı;bronz olduk güzel olduk,
Filmler izledik beraber,filmin ikimiz birlikte izleyince daha da güzel olduğunu anladık,
Kardeş dünyam;o büyüdü ve büyümeye devam ediyor;her şey daha da eğlenceli, neşeli, keyifli hale gelmeye başladı,artık aynı şeylerden konuşuyoruz,
Artık arkadaşız,
Her ne kadar sevgisini hala daha kolumu bacağımı sıka sıka çürüterek gösterse de artık arkadaşız,
Havuz şakalarından vazgeçemese de, her yaz bikinimi insan içinde en azından bir defa olsun çözmekten vazgeçmese de artık arkadaşız,

Ozan vardı,var-iyi ki var-;evet sorunlar vardı,dahası sorular vardı,üstüne 3 yıllık uzaklık vardı,kendimizi dinlemeye alarak birazcık uzaklaşarak aslında en doğrusunu yaptığımızı şimdi anlıyoruz..Bir araya gelesiye kadar da bu böyle gidecek,ötesi bana da ona da çok zarar veriyor..İçimi biliyor mu biliyor,içini biliyor muyum biliyorum;eee ötesi var mı?İnanmakla da ilgili bir şey..Hadi gidip de inanayım değil;içten içe farkında olmadan inanıyorum..

Çalışmak istedim,gerçekten çok istedim,okul varken yarı zamanlı olarak bir büroya devam ettim,iki ay da olsa bana bir şeyler kattığına eminim,
Yaz tatilimde de çalışmak istedim;bu sefer işler umduğum gibi gitmedi..
İlk başladığım büroda tek bir avukat vardı ki onun da büroda durduğunu hiç görmedim,büro inanılmaz kalabalık olmasına rağmen hiç birinin hukukla uzaktan yakından bir alakası yoktu,hiç biri hukuka dair hiç bir şey bilmiyordu,yaptıkları tek iş icra takibine çıkmaktı ama onu da icra prosedürü hakkında hiç bir akademik bilgi sahibi olmaksızın yapıyorlardı..Benim için son nokta ise kendini 'fırtına levent'(!) olarak tanıtan bir çalışanın masamın üzerine silahını atması,mermilerini avcuna alıp 'Bugün de bitirdik elli mermiyi''demesi oldu!Buraya kadar!Daha fazla böyle bir ortamda duramazdım;daha başlamadan mesleğimden soğumak istemiyorum diyerek oradan ayrıldım..Aynı gün ikinci bir avukatla,dünya tatlısı bir insanla tanıştım.Dünya görüşlerimiz birbirine taban tabana zıt olsa da en azından mesleğini etik değerlere uygun ve insanlığını kaybetmeden yapıyordu.Çok huzurlu,sakin bir bürosu vardı.İki hafta kadar oraya keyifle gittim geldim ancak bu süreden sonra o böyle düşünmese bile ona yük olduğumu hissetmeye başladım.Sürekli bir şeyler öğretmeye çalışıyordu, çok iyiniyetliydi, benim yük olduğumu düşündüğünü de zannetmiyorum ama o kadar yoğun iş temposunun arasında beni her yere çanta gibi taşıması,örneğin adliyede işlerini yürütmeye çalışırken bir yandan da bana izahat vermeye çalışmasının onu yorduğunu düşündüm..Meslek hayatında yeniden karşılaşmak üzere şimdilik vedalaştık.. Bu da böyle bir macera oldu benim için,

Yıl boyu kitaplarım vardı,müziklerim vardı yine hep başucumda,

Üzüldüm de çokça,içimi ezen buran burkan onca şey de oldu,
Düzelmesi için bozulması gereken şeyler oldu;telafi edilebilecek olanlar telafi edildi,gerisi de geride kaldı, yanımda getirmek istemiyorum onları kalsın kaldığı yerde,

Kendimce yaşadım bu seneyi,yine bana göre,biriktire biriktire,
Şimdi ise kalkıp bugün için hazırlanıyorum,kendime zaman veriyorum,yılın son gününe güzel bir başlangıç yapıyorum!

Herkesin gönlünce geçireceği yeni,umutlu,heyecanlı bir sene dileğiyle!


25 Aralık 2010 Cumartesi

iç-dış

içeridekiler ve dışarıdakiler.., hepimiz aynı lanetin içindeyiz. gittikçe paylaştıklarımızı en karanlığa indiriyoruz. sanki yalnızlık ve duyarsızlık bizi koruyacak. sanki küssek daha iyi olacak. on iki yıl daha oradasın. on iki yıl. dünyanın bile senin suçsuzluğunu ispatlayacak gücü yok. dudağımdaki kırmızı bağırıyor..; suçlu aslında o, çok suçlu. çünkü onu çok sevmiştim. çünkü biz o gün buluşacaktık, belki bana kahve yapacaktı. atilla,
bana kızma nolur.
hayatın suçu diye geçiştirdiğimiz bütün ihanetler biz değil miyiz?
sana anlatacak doğru dürüst bir gerçek ya da avutacak kadar güzel bir yalan bulamıyorum.

umay umay.

bu da güzel eşlik eder:tık tık

23 Aralık 2010 Perşembe

bu kadar



Bir kitap;okumayı en çok istediklerimden
Bir fincan çay;demlisinden 'demleme'sinden
Ev koltuğu,oda kokusu
Fonda edith piaf,gerisi sessizlik.
Ben istersem ses var ben istemezsem ses yok,
Ben istersem kalabalığım,istemezsem yalnızım..
Tek başıma,kendimce bir gün..

BİR GÜN!
SADECE BİR GÜNCÜK İÇİN BUNU İSTİYORUM,ÇOK İSTİYORUM...
ÇOK MU?


Artık dayanamıyorum çok fazla insanla bir arada yaşamaya...İsmini bile bilmediğim birilerinin her gün baştan aşağı incelemesine mesela,gözünü dikip bakmasına ya da herkesin her şey(im) hakkında bana söyleyecek lafı olmasına..SEN KİMSİN Kİ diyesim geliyor,kelimeler ağzımın içinde dolaşıyor,dilimin ucunda toparlayıp yutuyorum,'bunu en azından şimdilik' becerebiliyorum.
Evet genel itibariyle ben insanları seviyorum,değer veriyorum,hiç kimsenin saf kötü olduğuna doğuştan kötü olduğuna ya da her hareketini bir art niyetle yaptığına inanmiyorum.ASLA!Her insanın da yaradılışından ve yaradanından ötürü sevmeye değer olduğunu biliyorum.

Ama işte bu,bu farklı..Seçme şansın olmadığı biriyle aynı odada uyumak!Beş metrekare bir alanı paylaşmak..Ben zaten işime karışılmasından ezel ebet nefret ederim;18-24 yaş arası hatun kişilerde ise bu güdü tavan yapmış durumda!Kötülüğünden değil elbette bunu biliyorum,bir kısmı da samimiyetten onu da biliyorum ama hoşlanmıyorum işte...Perdeyi sıyırıp gökyüzüne bakmanın abes sayılmasından 'ay napıyosun kıh kıh'denmesinden hoşlanmıyorum.Olay bundan ibaret!
Deli de değilim ayrıca!

22 Aralık 2010 Çarşamba

gaf!

sen dur dur dur,
3 sene boyu envai çeşit sınava gir,
hepsini yapabildiğin seviyede ve en azından makul,daha kabul edilebilir şekilde yap sonra da gel en yapılmayacak sınavda gaf yap!
üstelik enn ennnn temel noktada!


kendimi tebrik ediyorum..aferin bana, kocaman hem de!
neye yanacağıma karar veremiyorum;günlerimi gecelerimi buna adamama mı, 46nın üzerinde bir saattir uyumuyor olmama mı, 'hah tamam oldu biliyorum artık'deyip de sınava girmeme mi, kağıdımın geri kalanının normal şartlarda (gaf yapmamış olsaydım) gayet düzgün olmasına mı,neye neye...

bir de oturup insanlara saatlerce konu anlattım,herkesin sorusunu cevaplayan vakur edalar falan, yani o kadar da hakimim olaya(!)...
basiretim mi bağlandı nedir??

ahhh ah!!!
kızım,sen adam olmazsın ya ne diyeyim daha!!

13 Aralık 2010 Pazartesi

hep o küçük kız!


veeee günün en anlamlı sözü;
''sen zaten küçüksün daha, bir sene okulu uzatsan hiç bir şey olmaz''diyen babamdan geldi.
yazık ama kıyamam; kendince teselli veriyor o da işte:)


kız babaları kızlarını hiç bir zaman büyütemezler değil mi??

11 Aralık 2010 Cumartesi

neymiş??

demek ki neymiş; o kadar çok istersen izmir'e bile kar yağarmış!!

sevinçliyim azizim:)

freddy'nin kabusu!

şu anki görüntümün yanında freddy'nin kabusu halt yemiştir eminim!!

kapatıcı desteği olmadan aynalara düşmanım bir süre daha!!kapatıcım benim biricik sevgilim!!
durumun vahametini tasvir etmeye çalışırsam:

kamburu çıkmış ve ağrıdan çatlayan bir sırt,
şişmiş parmaklar,
çökmüş bir yüz,
kapkara gözaltları,
fırlamış elmacık kemikleri,
hat safhada cilt bozuklukları..

yok şükürler olsun kaza hastalık falan değil

''OKUYOM BEN YAA!!'':))

ve iyi ki, iyi ki, iyi ki annemin beni görme ihtimali yok şu an!!gidene kadar da toparlanırım ben artık:)

8 Aralık 2010 Çarşamba

...

içimin ezildiğini hissediyorum,
içimin parçalandığını,kanadığını
sanki oluk oluk kan önce içime sonra ağzıma doldu okudukça..
en çok neye kızayım, en çok neye isyan edeyim, en çok neye ağlayayım karar veremedim..

''hamileyim vurma''demesine rağmen kasıklarına tekmeleri yemesine mi
''bu yaşta çocuk peydahladın ha''denip gülünmesine ve inadına tekmelenmesine mi
''devlet sana yardım edecek,kürtaj parasını ödeyecek merak etme''denmesine mi
yoksa bebeğini henüz kaybetmişken hala daha başkalarını düşünmek zorunda olmasına mı..

sanırım hepsine.. 
http://www.haberturk.com/gundem/haber/579131-sizin-istikrariniz-onun-bebegi

2 Aralık 2010 Perşembe

bak,sadece bak..

bakışlara inanırım en çok.
katkısız ve katışıksız olarak inandım,
inanmakta ne kadar haklı olduğuma inandım.
mutlu oldum,haklı çıkmam değil mutlu eden ama..


Baktı..
Sonra,
''Bu kadarcık bedeninde bunca şeyi nasıl taşıyabiliyorsun?'' dedi;

Sustum..Avuç içi kadar olan suratımı yere eğdim..
Konuşamam ki öyle rahat bunları..

Eğer içimde yer ettiyse bir şeyler,bilgim ilgim olan her konuda bülbül kesilen ben dut yemiş gibi oluyorum..
Açamıyorum kendimi kolay kolay;
Sevincimi bilen, mutluluğumu paylaşan ne kadar çoksa üzüntümü bilen paylaşan da o kadar azdır...içimi kazımam gerekir konuşabilmem için bunları..
'içimi döktüm' der ya bazıları,ne kadar da uzak..

HAMİŞ:Kendimce yaşamam,yaşam alanımı kendime ayırmam,kalbimi,içimi sadece en yakın hissettiklerime açmam,en en en özelimi gözlerden ve sözlerden uzak tutmaya çalışmam mesafe mi?
Bilemedim.. Mesafeli ve soğuk olma hitamlarıyla yargılanmaktayım zira..