31 Ağustos 2010 Salı

naftalin kokusu..



Dedemin evi,
Nesillerin, kuşakların evi...
Türlü yaşanmışlıklar;bazı bazı sevinçler bazı bazı üzüntüler..
Şimdilerde inceden hüzünlü bir ev;koltuklarında beyaz çarşaflar serili,dolapları kilitli,kapıları kapalı,naftalin kokulu....

Yine ordaydım bugün,benim gözümde 'köşk' olan ama artık yalnızlık kokan o soylu ve zarif evde..
Böyle evlere içinde yaşamak yakışıyor, kapısını kilitleyip terk etmek değil.

30 Ağustos 2010 Pazartesi

30 ağustos

Bayramımız;zafer bayramımız kutlu olsun.
Şükranla ve aşkla ATAM...

29 Ağustos 2010 Pazar


Ne kadar karışık ve aslında ne kadar basit.
Ne kadar zor ama ne kadar da zahmetsiz.

Bazen sadece beklemek gerekir,gerekiyor da...

Ama ben hiç sevmem ki beklemeyi..Belki de beklemeyi öğrenmem için gerekli olan buydu.Yine de bu kadar zor olmasaydı be..
Ve keşke umutlu bir insan olarak kalabilseydim,kaybetmeseydim..
Gerçi yanmadan da pişilmez ki...Ne yaman çelişki..Öğrenecek çoook şey var çok..

28 Ağustos 2010 Cumartesi

senden,benden,bizden/1

Demiştim ya kitaplarımla mutlu mesut zaman geçiriyorum diye dün gece/sabah 5e kadar elimden Ahmet Ümit'in Kukla'sını bırakamadım.Sonunu 50.sayfalardan itibaren tahmin etmeme rağmen yine de merak işte:))Gerçekten sürükleyici bir kitap.
Ama en azından bir süre polisiye türünde, gerilim türünde okumamaya karar verdim.Niye de derseniz; zaten oldum olası kuşkucu bir hatun kişiyim,anında olayları nerden nereye bağladığıma ben bile bazen şaşırırım, üstüne de bu tarz kitaplar okuyunca hayal gücümün sınırlarını oldukça zorluyor,yavaşça bir paranoyaya doğru sürükleniyorum:)))Bu sebepten şimdilik uzak durmayı tercih ediyorum:)

Bunların dışında elim oyalansın, kafam azıcık başka yerlerde olsun diye evde kendi kendime çıkardığım bütün işleri bitirdim ama öyle az uz şeyler de değildi.'İş olsun torba dolsun' mantığıyla koskoca evi ayağa kaldırdım,yeri değişmeyen bir şeyler kaldı mı çok merak ediyorum:))Ama iyi de geldi açıkçası 3-4 gün kadar yorgunluktan başka hiç bir şey hissetmeye ve düşünmeye mecalim kalmadı, uyku problemime bile iyi geldi diyebilirim serildiğim yerde uyumaya başlıyordum çünkü:))Bir tanesi hariç rüyalarımda bile bariz bir rahatlama oldu ki çoğu zaman çok bunaltır beni rüyalarım hatta bir gecede gördüklerimden iki sezon dizi bile çıkartabilirim o kadar da iddialıyım yani:)))
Bugün de geç kalmış bir iftar buluşması beni bekler:))Lisedeyken her ramazan mutlaka dışarda topluca bir iftar yapardık, en az yirmi-otuz kişi olurduk;yatılılar, gündüzlüler, sayısal, tm, dil;çok da samimi olmamıza gerek yoktu aynı sofrada oturabilmemiz için,bazılarımızın arasında husumet bile olsa birlikte olmaktı işte asıl niyet.....Bugün ise 4 kişiyiz....Sadece 4! İçim buruluyor hafiften..Bu kadar kaldık işte..Yani elbette çok yakın görüştüğüm başka arkadaşlarım, dostlarım var;liseden ya da daha öncesinden daha sonrasından,ama bu sefer bu kadar toplanabildik, herkes bir yerlerde kendi hayatının içinde, peşinde...Yine omuz omuzayız ama ne yazık ki her zaman yanyana olamıyoruz..Belki de olması gereken bu bilemiyorum..
Ve iyi ki diyorum; iyi ki gerçek dostlarla geçirilen zamanın tadını biliyorum.
Şükürler olsun ki bunları yaşayabileceğim düzgün insanlar çıktı karşıma,çürük elmaları umursamadığımı da söylemiştim zaten:)))

Bu arada günün en anlamlı sözcükleri;

Ben yaşadıklarımın hiçbirini unutmam.
Ama evet ! Yeri gelir susarım.
Canımı çok yakan şeyler olur ama yinede susarım, tükenirim.
Buna izin de veririm aslında.. Salaklığımdan mı? Hayır!
Ben kimseye ''GİT'' de demem, diyemem.
O kişi vazgeçilmez olduğundan mı? Hayır.
Ona o kadar şeye rağmen, o kadar değer veririm ki, hergün yaptıklarına utansın diye.
Ama bir gün öyle bir giderim ki;
Kaybedeceğim hiçbir şey olmaz!

SUNAY AKIN


Sunay akın her zaman ki gibi yine yazmış,yazmış...Hani denir ya gönül teline dokunmak diye, işte Sunay Akın'ın yazdığı hemen her şey içimde bir şeyleri titretir, yerinden oynatır, olmadı burnumun direğini sızlatır,hep olur ;şimdi olduğu gibi..

27 Ağustos 2010 Cuma

Zaman Yolcusunun Karısı/Time Traveler's Wife


Aslında niyetim kitabını okumaktı ama ben daha düşünme taşınma ve elimdeki kitapları bitirme aşamasındaydım kiiiii filmin dvd afişini gördüm; açıkçası okumak yerine izlemek (her ne kadar uyarlama filmleri genelde beğenmesem de) daha cazip geldi.

Kitabını bilemiyorum ama film ı ıhh olmamış; bir şeyler eksik.Duygusal bir film evet ama denge pek tutmamış,derinliği anlatılamamış açıkçası çok daha etkili olabilirdi yapılabilirdi ama yavan oldukça yavan..Demek istediğim, hiç bir zaman duygusal film dendiğinde tercihim vıcık vıcık, yapış yapış duygu seli içinde yüzen insancıkların (Bkz:kent-ülker bayram reklamları) öyküsünü izlemek değildir.Ama bu kadar yüzeysellik de bana göre öykünün etkileyiciliğini ortadan kaldırıyor.
Sözün özü;
benim naçizane fikrim, beğenmedim efendim...

22 Ağustos 2010 Pazar

Son zamanlarda dişe dokunur bir şeyler yaz(a)madığımın farkındayım.
Ama az kaldı,az :)) Beni mutlu eden küçük şeylere vakit ayırıyorum,bol bol okuyup filmler izliyorum ve ve ve lost'u bitirmeme 2 evet tam 2 bölüm kaldı!Resmen gıdım gıdım izliyordum bitmesin diye:))Şimdi de final bölümünü izlemesem de 6.sezonu baştan mı izlesem diyorum:))))


Yazın son demleri de...Ne bileyim inceden bir hüzün..Ama olsun :)

20 Ağustos 2010 Cuma

blog başlığı mevzusu:)

Kaç başlık gördü bu blok kaaaç:))
Ama artık bu son en azından şimdilik bu son deardiary artık ve uzun süreli:))

gözyaşııımm ühü ühü!

Kardeşceğizimi göz doktoruna götürdüm bugün;dün çok korkuttu sıpa!!!
Yüzünü temizlediği el yapımı sabunu vardı onu kaçırdı gözüne gece gece sonra güzelim gözü kanlandı kızardı ve dahası şişti!Evet buna da şahit oldum göz kapağı falan değil gözünün kendisi şişti...
Bügün de düştük yollara gittik doktora solüsyon vs verdi ben de gitmişken göz yorgunluğumu sorayım dedim yanma hissini muayene etti ve Gözyaşım Kurumuş!!Bunu da becermişim yani göz yaşımı kurutmayı da...Ne diyeyim gözümü bile kurutu yani pes:))

16 Ağustos 2010 Pazartesi

serzeniş....

Bir kaç gündür yapacak bir işim olmadığı için evde pineklemelerdeydim.
Haliyle televizyonla fazlaca haşır neşir olmacalar, internetten her gazeteyi okumacalar derkeeeennn.....Nedir bu hal yahu??Mütemadiyen her gece bütün haber kanallarında yapılan tartışma(!) programlarının tartışamama programları haline dönüşmesi bir yana(zaten hiç bir zaman tartışmayı beceremedik) her gece ekranda aynı yazı TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR? Götüremedik gitti ya bir türlü.... Haberler desem onların da aşağı kalır yanı yok ki..Hani bu bir referandum turuydu??Boy ölçüşmeler, kafatası polemikleri...Ana gündem anayasa olmalıyken anayasanın önüne geçen laf dalaşı....Sandık başına gidenlerin eminim ki yüzde 90ı bir anayasayı oylamayacaklar!RECEP BEY'i ya da MEMUR KEMAL BEY'i oylayacaklar ve biz de o anayasayı alacağız güle güle(!) kullanacağız hem de evet çıktığı anda siyasetin bir uzantısı olan,bağımsızlığı kağıt üzerinde bile kalmamış yepyeni gıcır gıcır(!) bir yargı sistemiyle...

HAYIR lı olsun efendim....

15 Ağustos 2010 Pazar

tamam!

Tamam gerçekten tamam artık yeter.

Kendime kendim sınır çekmem,dur demem lazım artık yoksa bu gamlı baykuş halinin geçeceği yok ve gitgide her şeyi salıyorum; saldıkça umutsuzluk, isteksizlik, saçma saçma haller ve battıkça batarsın ya işte aynen öyle bir durum...Ama yeter artık dipse dip işte tamam gördüm bunu da şimdi silkelenmem lazım bu sefer bu kesin kararım,kesin.Şimdi geçmezse, ben şimdi kurtulamazsam bundan daha da kurtulamam;senelerim bunu içinde debelenmek, kendimi kandırmak, oyalamak, hayatımdan kendi kendime çalmakla geçer...

Bunu anlayacak kadar tanıyorum kendimi,biliyorum

Kafamda döndürüp durduğum düşüncelerden uzaklaşabilmeyi ne kadar isterdim.Aklımdan baloncuk baloncuk yükselen düşünceleri bir süre için durdurabilmek...

Yarının bügünden farklı olması gerek bunu da ancak ben yapabilirim.
Ne kadar bencil bir yazı oldu BEN ve KENDİMle dolu..Bu da böyle olsun ne yapalım...Benden ben çıkarsa geride bir şey kalmayacağına göre o BENi kendine getirmek de benim işim.Bir başkası dağıtmış olabilir parçaları ama toplayabilecek tek kişi benim..

Mutlak yalnızlık bundan başka ne olabilir ki?Kim inkar edebilir tek olduğunu?

8 Ağustos 2010 Pazar

başlık bulamıyorum???

Evime döneceğim bir kaç güne kadar.Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var ramazana da çeyrek kaldı biraz kendimi dinleme zamanı,düşünme biraz kendimi akışa bırakma zamanı.Ramazanları seviyorum;bu sene ve daha uzun seneler oldukça zor geçecek ama her zaman iyi geliyor bana;sakinleşiyorum..Tabi enerjimi dengeli kullanmak zorunda olmak da beni sakinleştiriyor olabilir ama ben bunu ramazanın manevi yoğunluğuna yoruyorum:))

Neyse bugünlük yazasım bu kadar artık eve gidince...

5 Ağustos 2010 Perşembe

evet!


Güneş tekrar doğuyor;az kaldı.

3 Ağustos 2010 Salı

..

uyusam geçer mi??

1 Ağustos 2010 Pazar

...

yazacak hiçbir şeyim yok çünkü hiçbir şey yapmıyorum sadece zaman geçiriyorum hatta geçsin diye zamanın gözünün içine bakıyorum.Ama yazmak geliyor içimden yazacak bir şey olmamasına rağmen.Defterimi de evde unutmuşum,hoş yanımda olsa ne yazar..
Konuşmak bile bir külfet geliyor artık.Günlerdir Neşe'yle bile konuşmadım içimden gelmiyor ağzımı açmak.
Dün alışveriş merkezi gezdik kardeşimle beraber, bir kaç parça bir şey de aldım o bile keyif vermedi.Mutlu olamıyorum bu korkunç bir şey!!

Ne güzel varlığını unutturmuştu bu hastalık da!Ama kötü gün meraklısıymış belli oldu..İlaç almadan kalkamıyorum, ilaç da bütün bünyemi mahvediyor geldi mi gelir ya üst üste;kötü enerji kötü enerjiyi çekiyor biliyorum ama inan dahasına halim yok.Hep iyi olmak zorunda değilim ya biraz da böyle gitsin bakalım.

Zaman kaybediyorum, hayatımdan çalıyorum ama karşı çıkamıyorum buna bak işte dört göz beklediğim yaz tatilim bitiyor işte kendi kendime gavur ettim tatilimi de...2010 bana yaramadı sevmedim işte ben bu seneyi hem de hiç sevemedim yordu üzdü çok çok...Ertelediğimi fark ettim çoğu şeyi;kötü konularda özellikle,kaçıyorum galiba erteleyerek kurtulabileceğimi düşünüyorum.Yapmayacağım bunu canım yanacaksa yanacak o an daha da büyümeden.

Ne koyverebiliyorum her şeyi ne de tutabiliyorum öööyyylee arada salak bir haller.Kendime fazla geliyorum çoğu zaman, kendime tahammül edemiyorum.