23 Ekim 2010 Cumartesi

bir sene..



Bir sene oldu bile..Nasıl olduğunu anlayamadan, 'nasıl olsa yine iyileşecek' diye düşünürken,hissederken...
Kaybettik onu;hayat hiç çekemedi onun güzel gülüşünü, ona meydan okuyan halini..
Tanrı ise razı gelmedi hastalığının ilerleyen seyirlerinde ortaya çıkacak etkileri yaşamasına...Güzel gözlerini kaybetme ihtimalini yaşatmak istemedi mesela..

Bir sene geçti..
Rahat uyu burcu;dualarım hep seninle..
Senin de son ana kadar dediğin üzere; 'sana sadece gülüyorum hayat'

20 Ekim 2010 Çarşamba

:))

geçeeeer geçer!
oh,bugün de geçti güzelce de geçti
şükür her şey yolunda
ne büyük yük kalktı üzerimden..
geçse bugün...
istemediğim şeyleri duyarsam diye de çok korkuyorum,tedirginim
ama öte yandan da bilmem gerekiyorsa bilmek zorundayım ki nerde durduğumu göreyim...
zor biliyor musun;çok zor....

18 Ekim 2010 Pazartesi

yağmur pıt pıt pıt..

erken biten ders,
yağmur,
pıtır pıtır,tıkır tıkır yağmur,
boş bir gün,
bir film,
kahve,
çikolata,
gazete:)
işte günümün mutluluk planı:))
yağmur;sen dışarda ben içerdeyken seni seviyorum yahu!!

Bu arada enteresan rüyalar görüyorum hayırlara hayırlara:))Anlamları,tefsirleri güzel umutlu..

Ee ben de zaten dünden umutlu;)))

15 Ekim 2010 Cuma

neden??


Ara sıra soruyorum kendime böyle, yaşadığım olaylar karşısında NEDEN diye..

Sanırım bazen iyi niyetimin kurbanı oluyorum..İnsanlara, çevremdekilere öncelikle insan olduğundan dolayı değer veriyorum,eğer birine de 'arkadaşım' diyorsam artık ona daha da değer vermeye başlıyorum.Arkasında hiç bir düşüncem olmadan,hesapsız..Tabi benim arka planda hiç bir düşüncem olmaması karşı tarafın da aynı dürüstlükte olmasını gerektirmiyor!Aslında teoride biliyorum bunu.Sorun pratikte uygulamak.YAPAMAM Kİ!
Benim meselem şu ki karşımdakini kendim gibi zannediyorum!Benim aklıma 40yıl düşünsem gelmez ya onun da gelmez zannediyorum.Sonra da bazen şaşkın ördek gibi kalakalıyorum işte!
Ama bunu,bu huyumu değiştiremem..Şüpheyle yaklaşırsam benim yüreğim kararır,güvensizliklerim baş gösterir.Her hareketin altından mana çıkaran/çıkarabilen bir yapım da yok.
Dikkatli olmam lazım belki biraz daha..
 
Kendime notumdur:1)Bir tuhaflık hissediyorsan; evet o işte bir bit yeniği vardır!
2)Kadın milletine bahşedilmiş 'SEZGİ' yeteneğini sakın bir daha yok sayma.
3)''Amaaaan yok artık hüsniye gibi kendi kendime kuruyorumdur kesin'' deme!

12 Ekim 2010 Salı



iyi düşünmeli
güzel şeyler düşünmeli bu kurşuni havaya inat içimde güneşler açmalı
evet evet tam da böyle olmalı.

HAMİŞ:Mutluluk;sıcacık dost evinde nescafe ve kakaolu kektir:)

10 Ekim 2010 Pazar

iyi ki de doğmuşum ben!


Evet dün benim doğum günümdü!
Bugün 21. yaşımın ilk gününü yaşıyorum ve mutluyum!Dünyaya geldiğim için,sahip olduklarım için mutluyum.Şükürler olsun..

Anlatmak, anlatmak ,yazmak,kayıt altına almak istiyorum.
Bir kaç kelimeyle özetlersem;
davet,süpriz,pasta,balonlar,duygu-tolga-meltem,alsancak,edith piaf,kahvebahane,vanilya,kahve,soğuk,polar,pelin,onlarca telefon,yüzlerce kutlama,iyi dilek,yüzlerce iyi yürek ve benim tarafımda binlerce teşekkür minnet şükran...

Günün dönmesinden itibaren başlayan 'ilk ben kutlamak istedim'li tebrikler,
Küçük kara balığım,
Sabah uyandığımda görmem için atılmış iki mesaj ki biri canım anneannemden biri  canımın içi annemden,
Birbirimize tamamen alıştığımız oda arkadaşımla kahvaltı keyfi,
Kapıma bırakılmış notlar,
Saatlerce süren hazırlığım(bu seferlik kendime izin verdim,kendime saatler verdim),
Ve Pelin...3-4 saatlik uykusuna rağmen bugün sade ve sadece benimlesin diyen Pelin:),
Hediyesi tam da arşivlik, tam da benlik, tam da nostajik; EDİTH PİAF kolleksiyon albümü!
Sonrası ver elini Alsancak,
Sevdiğimiz sokakların kokusunu aldık, kalabalığa karıştık birlikte kaç zaman sonra..
Telefonda ağzım kulaklarımda sokaklarda,
Kahvenin gerçekten bahane olduğu muhabbetinse şahane olduğu KahveBahane:))
Biri hariç her çeşidini deneyip de en çok seveceğim olacağını bilmediğim ama artık öğrendiğim vanilyalı kahvem,
Hayatımda geçirdiğim en soğuk doğumgünü,
Donmak üzere olmamıza rağmen inatla dışarda oturma isteği,
Bizde kalsın mııı,diye boyun büktüğümüz mekan polarları,
Fotoğraflardaki kırmızı burunlar,
Farkında olmadan tam da doğduğum saatte ve dakikada anneme açtığım telefon (demek ki o bağ anneyle çocuk arasında hiç kopmuyor),
Karşılıklı duygu seli:)),
Duygumun telefonu,
''Şimdi geç olur yarın gelsem''e şu dünyada tanıdığım en dürüst en saf ve en en kıvırmayı beceremeyen Duygusundan aldığım ''eeee,ama,ama,ama,yarın,ımmmm,mmm,şey şey yok yarın ,hah,şey yok yarın'' cevabı,
Hiç bir şeyi çakamayan saflarda bir doğumgünü kızının ''e iyi tamam o zaman geleyim ben''i,
Gittiğimde hallerideki tuhaflıktan bile hala daha bir şey anlayamamış olma,
Bir odanın rengarenk balonlarla dolu olması,
Doğumgünü pastam,
İzmir'deki manevi annemi Duygu,manevi babamı Tolga ilan edişim ve aile saadetimiz,
Hediyem,
Babamın geç telefonu ve ''senin için acı bir gün, artık hapı yuttun o yüzden ben geç arayayım dedim'' diye şirinlenerek kendini affettirmesi,
Ve dahası bol muhabbet,bol gülüş şamata
Sonrası Tolga'ya güle güle ve yaşasın kız gecesi:))

Sabahınaysa elinde akşamdan kalan balonlarıyla sokakta yürüyen,balonlarına bakıp da gülümseyen bir küçüksurat:)))

Yüzlerce kişi birden ''iyi ki doğdun'' dediyse bana, hakikaten iyi ki de doğmuşum ben:)) 

Hayatıma öyle ya da böyle giren dahil olan iz bırakan herkese her şeye sonsuz teşekkür..

Hayat;asıl sen hediyesin biliyorum hem de hediyenin en güzeli:)))

7 Ekim 2010 Perşembe

bir hafta/1


Bir haftayı daha devirdik.
Yaşasın HAFTASONU!!
Ha,tabi benim haftasonum perşembe akşamından başlıyor (iyi ki),o ayrı:)))

Yoğun,koşuşturmalarla dolu bir haftaydı.
Ve bu bana i-na-nıl-maz iyi geldi!Her zaman ki gibi.
Bir şeylerle meşgul olmak ve üretkenlik enerjimi son derece arttırıyor.
Çalışmak,okumak,öğrenmek,araştırmak,pıtır pıtır oraya pıtır pıtır buraya koşmak gibisi var mı:)))

Zaten ben genel olarak yorulmam, yani böyle bir özelliğim var, sadece boş oturacak olursam o yorar beni,düşüncelerim yorar,o kadar.Ama onun dışında misal; iki günde iki şehir yapıp üstüne de iki gece hiç uyumayıp o 48 saatin de hepsini İstanbul'u fethederek geçirmişiliğim,bir dahaki 24 saati de yine dolu dolu yaşamışlığım (tabi yanımdaki insancıkları da peşimden sürükleyip perişan ederek)vardır,hem de hiç yorulmadan!!Benim aşkım hayatla diyorum da kimse anlamıyor;)Hele bir de gezmek gezmek gezmek varsa ne yorulması canım!!!
Babamın bana dediği bir lafı vardır;'Gökte düğün var deseler merdiven dayayıp gideceksin.'diye olayın özü aslında bu:)))))

Okul da başladı,hatta ve hatta 3.haftayı bile bitirdik.Ne güzel,hep böyle aksan gitsen de bitsen;))
Dedim ya yoğunuz,okulda da yoğunuz ve artık işin en civcivli yerlerine geldiğimizi hissediyorum!1 ve 2 sanki ön hazırlıkmış gibi,temelmiş gibi.3 ve 4te de artık tabiri caizse 'işin esasına' giriyoruz.Olsun olsun iyidir bu da,hele ki sevdikten sonra:)Bana göre hukuk okumaya karar vermem hayatımdaki en doğru kararlardan biri.Hani şu an başka bir bölüm hakikaten düşünemiyorum,bölümümü çok severek okuyorum, mesleğimi de severek yapacağıma inanıyorum.
Neydi zaten; benim bir şeyle aramda sevgi varsa sevgim varsa orda ben gerçek ben olabiliyorum,her şeyimle, sevmiyorsam kendimi veremiyorum suret olarak kalıyorum,sadece konu mankeni olarak...

Sonuç olarak da; bütün malvarlığımı kitaplarıma ve kanunlarıma harcadığımdan ötürü de bir rahatım bir hafifledim ki sorma blogcum!İşin bu kısmını da bir seviyorum bir seviyorum!!!!Madden ve manen tükettin beni ey fakülte!

Ama yine de...
Helal olsun yaa:))))))

4 Ekim 2010 Pazartesi

>>>>


Günün jokeri: Murat Durmaz-yalnız şehir
Şiddetle tavsiye ederim
http://fizy.com/#s/1aic66

1 Ekim 2010 Cuma

med-cezir

medli,cezirliyim;belki de herkes gibi..

Gel-gitlerim oluyor işte arada.
Çoğunlukla dengede tutmaya çalışıyorum kendimi
Bazen başarıyor bazen yapamıyorum..

Ama şükür ki atlatıyorum;yine atlattım!
Şu bir kaç gün çok sancılı geçti,çok sıkıntılı,bunaltılı..
Okul başladı malum bu sene 3..Açıkçası ürkütücü de başladı.Onun gerginliği vardı üzerimde.
Üstüne bir de yurt halini görünce daha doğrusu görmek istediğim insanları,görmek istediğim havayı göremeyince kara bulutlar geldi de çöreklendi üzerime.
Son nokta ise Gülay ve Minenin kaldıkları odadan bir başkasının çıktığını gözlerimle görmem oldu..Yani biliyordum; o odayı boş tutacak halleri yoktu, elbette birileri gelecekti de işte...Aman fena oldum!

Dün geceden beri çok çok daha iyiyim;iyi de olmak istiyorum çok yorulup yıpranıyorum yoksa..
Eylül de bitti bak ekim geldi;sonra kasım aralık derken 2011 gelmiş sonra o da gitmiş....
Bir gel-git dönemimi de hayırlısıyla atlattığıma göre artık huzura kavuşabilirim:)