29 Temmuz 2010 Perşembe

..

yapamıyorum, olmuyor.

bu halimi hiç sevmiyorum,sevilecek bi halim de yok ya neyse...

of,geçmeli ama geçmesi lazım..

uyuyan güzele nasıl da özeniyorum..Bir uyusam, uyandığımda zaman geçmiş olsa iki üç yıl geçse her şey geçse..

27 Temmuz 2010 Salı

ooooyyy oy!

Demiştim ben ama 'Yolculuğum Geldi' diye:)))Bursa'ya geldim ama fazla bir yerlere uzaklaşamadım..Dedem yine formunda Allahımmmmm kanser edecek beni 7/24 manasız soruları sorup duruyor hayır kendimden geçtim onun beynine vallahi yazık oluyor;sürekli kur kur düşün düşün oy!

Dün akşam geldim 9a doğru ama açlıktan ölüyorum yaşamdaki tek amacım o an yemek yemek ve ve ve ağzıma 20 dilim patlıcan kızartmasını nasıl sığdırabilirim diye düşünürken ve sığdırmaya çalışırken dedemin bana sorduğu en manalı soru şu ki:
-Geldiğin belediye otobüsünde ayakta insan var mıydı??
Çılgınca bir hızla patlıcanları mideye indirmeye çalışan bir Tuğçe ise sorunun manasızlığından beyni dönmüş ağzının dolu olduğunu bile unutmuş:
-Ha?Hı?Ho?
-Otobüs diyorum,ayakta insan var mıydı??
-Yooooktu.....

Ya ayakta insan olsa napacaksın yer mi vereceksin ne yani bu oyyy içime darallar bastı yeminle!!!Hayır bi de düşününce çok komik şeyler bunlar:))Ama dedem işte hala öğrenemedi benim yanıma aç olduğum vakitlerde yaklaşılmaması gerektiğini:))

25 Temmuz 2010 Pazar

buika!


http://www.dailymotion.com/video/xcyr1i_buika-no-habra-nadie-en-el-mundo_music

buika,ateşin kızı!Bana sen lazımmışsın!

...


Mutsuzluktan ölüyorum resmen.AAAAUUUUÜÜÜHHHOOOOO diye uluya uluya ağlayasım var,yine hastayım zaten;gözlerim burnum..Ben yapıyorum işte, fotoğraftaki gibi kalemimle ben çiziyorum onu ama yine de engel olamıyorum çizmeye..Birden bir sinirlendim ettim sonra da bu hal işte ama dediğim gibi mutsuzluğun dibine vurdum!Ağız dolusu bi küfür edesim var, her kelimenin başına laaaayynnn koyup da konuşasım var!!Nasıl huysuzum anlatamam, kendime zor tahammül ediyorum.Annemle babama azıcık bulaşayım dedim çok işimiz var deyip evden koşar adım uzaklaştılar sataşamadım da:)))

Naaapsam naapsam diye düşünürken bir hamak alıp sallanmak fikri geldi aklıma ilkin sonra 'özgün ol kızım' dedim!Sitenin bahçesindeki minik sevimli yavru kedilerden birini evlat mı edinsem dedim annemin sesi uğultu halinde beynimde yankılandı vazgeçtim..Hem ne hakkım var canım küçücük hayvanı annesinden kardeşlerinden ayırıp eve hapsetmeye!Su kaplumbağası alayım dedim o da çok teferruatlı her şeyi iyi güzel de ben onu her seferinde yurda nasıl götürüp getireceğim koca akvaryum..Hazır evde fanus da varken japon balığı alayım, ne zamandır beslemiyordum dedim, internetten araştırdım meğersem fanusta balık bakılmazmış!!!!Yıllar yılı bakmıştım ben ama gayet de sağlıklı ve mutlulardı benim balıklarım!Bilemedim valla okuduklarımdan çok etkilendim 'acı çeken balıklar' teması, vicdan yaptım...
Kaktüs alıp ona bakayım bari!Bir şeyleri sahiplenmeye ve onunla ilgilenmeye ihtiyacım var benim.Kaktüsümün dikenlerini sayıp 'aaaa dün 102ydi bak bugün 105 olmuş,büyüyor yavrum' gibi şeyler demem lazım:))

Menekşem var aslında 'minik' adı ama bakamıyorum ona elim gitmiyor sanki ellersem dokunursam ölecek gibi geliyor,yaklaşamıyorum.Kendi kendime böyle kuruyorum işte dokunursam ölecekmiş falan da filan!

Kitap yazayım bile dedim bu sabah ne yazacaksam artık:)Sonra seramik yapayım dedim sonra resim yapayım dedim en son kitap okumaya devam etme kararı aldım:)))Özene bezene çektiğim fotoğraflarım vardı düzenlenecek klasörlenecek onları da ayırdım,köşelerine adımı iliştirdim o iş de bitti,kitabımı (imparator çay bahçesi)da bitirdim hatta Shakespeare'in Macbeth'e de başladım o da biter her halde bugün.Dün Çağan Irmak'ın Karanlıktakiler filmini izledim;hikayesi hoştu ama beni alıp da götüren bir filim değildi.Bugün de Ulak'ı izlemeyi düşünüyorum bakalım fantastik bir kurguya benziyor meraktayım o sebepten.

Yine bir yere gidesim var fazla kalamıyorum bu aralar gittiğim yerlerde.Hiç bir yerde uzun kalmak oraya yerleşmek istemiyorum.Sanki bir yerde uzun kalırsam bir daha çıkamayacakmışım gibi geliyor.Dedim ya bir TUHAFIM işte...

23 Temmuz 2010 Cuma

ziyaret vakti..

Çok zaman geçti üzerinden,geleceğim dedim gidemedim,yapamadım işte..Beni görünce daha kötü oluyor gibi düşündüm kendimce.Ekim,kasım,aralık,ocak......geçti aylar temmuzu da devirmek üzereyiz.Artık zamanıdır diyorum/diyoruz zaten bizi beklemiş hep..

Kimden mi bahsediyorum;Burcumuzun annesi Güler Teyze..
Gidemedim,Gidemedik işte..Bir kere kararlıydım gitmeye yarı yoldan geri döndüm boğazım düğümlü..En başta hep gittiğimde 'kızıma sarılamıyorum sana sarılayıp'deyip fenalaştıkça zarar verdiğimi düşündüm ona, acısını tazelediğimi düşündüm..Bu acı hep taze kalacak ama onu da fark ettim sonra.
Bugün gideceğiz Esin ve Neşe'yle birlikte..
İçim yanıyor işte ne yapayım;boğazım yine düğüm düğüm gözlerim dolu dolu..

burcu;özlüyoruz biz seni hep..Ama sen rahat uyu..

21 Temmuz 2010 Çarşamba

kaplumbağa tuce:))))



Bu yaz tatilimi istediğim gibi geçiriyorum!
Sırt çantamı dolduruyorum istikamet içimden neresi gelirse:)))
İzmir'den Bilecik'e döndüm ordan Eskişehir'e gittim sonra bir İstanbul yaptım yine İzmir'e gittim dönüşte Bursa'da kaldım Mudanya ve Kurşunlu'ya gittim ve şimdi yine kürkçü dükkanında Bilecik'teyim:)))bir kaç gün sonra belki yine Bursa:)))Ah Bursa da demişken Kurşunlu gününde Gülay Anneannemdeydik; teyzem, Irmak ve Berru!!İnanılmazlar,can yahu can:))))Aslında Ramazan da gelmeden daha Bursa'da gezmek istediğim yerler var mesela Cumalıkızık:))
Gezgin ruh iş başında:)
Bilecik'e dönmemin sebebi de tamamen duygusal;tatil içindeki koşturmam yüzünden bazı arkadaşlarımla görüşemedim zaman ayıramadım ve bir de ozanın doğumgününü dünden kutladık o sebepten burdayım:)
Yine hızlı ve bir o kadar güzel bir hafta.
Pazartesi geldim hemmmeeennn bir alışveriş faslı ve NEŞEM bizde hemde baldan tatlı yatılı kalmada:)))
Salı yani dün Ozan geldi Mersin'e gitmeden uğradı yarın olan doğumgününü dünden kutladık:)20'si bitti koca çocuğun:))
Bugünse sabah kahvaltıya misafirimiz vardı,misafiri zaten çok severim hele bir de kahvaltı olunca ve çok çok sevdiğim değerli bir teyzem, annemin manevi ablası, sıdıka teyzem oluncaaaaaa oh ne ala muallaa:)))Akşam üstü de artık Alperen'le buluşmalıyım yoksa beni kesecek artık kaçıncıya erteliyorum ama sever işte beni yaaazzzzzıık:))))
Okunası kitaplarım izlenesi filimlerim var sıra biraz da onlarda!

20 Temmuz 2010 Salı

ben geldiiiim!!




işte geldim burdayım!ara dönem blogumdaki(evet bir bunalım blogum vardı itiraf ediyorum!) yazıları da aldım buraya tamam artık:))

istemiyorum!(3 temmuz)

ağlamak istemiyorum ağlamayacaktım da ama sen bozdun kuralı..Hayır suçlamıyorum küçücük bir kelime nasıl suç olsun...AZ AZ AZ AZ AZ AZ AZ.....Kafamın içinde yankılanıyor baloncuk halinde havalanıp kafatasıma yakın bi yerde GÜMMM diye patlıyor ve her yere saçılıyor:
AZ
AZI
AZA
AZDA
AZDAN

AZ
AZALMAK
AZALMAK
AZALMAK
AZALDI
AZALDI
AZALIYOR
AZALIYOR.....

SONRA NE GELİYOR????

B

BİT
BİTT
BİTT..

ben hani sağlam tutacaktım kendimi,hani her şey bir anda terse dönerdi değişebilrdi hani hani hani....AAAA BAK KUŞ UÇTU!

2 TEMMUZ 1993



Böyle bir utancı hiç unutmayacaksın Türkiye!

KOVA KALECİ         

Yedi kova su yeterliydi
sıvas'taki ateşi söndürmek için
oysa her biri
devlet dairesindeki kovaların
üstüne yazılı
altı harfli bir sözcüktü yangın

Yedinci kova
taşar engellenemez biçimde
çünkü emekçilerin
alın teriyle doludur
işte bu yüzden
sinek ölüleri yüzemez üstünde

Futbol takımında mahallenin
kova kaleciydi lakabım
ilk kez sevinecektim buna
ama yalnızca
avuçlarıma alabildiğim suyu
bir kova gibi sıvas'a taşıyamadım

G harfi boştur yangın kovalarının
ki ortaya çıkar
dolu olanları okununca
madımak oteli'nin merdivenlerinde
kurtulmayı bekleyenler için
verilen karar: Yan ın

Ve başında anladım ki bir kuyunun
ipin ucunda
derinlerdeki suya uzanan
birer kova gibidirler
yangınları söndürmek isteyen
darağacına asılı devrimciler
   SUNAY AKIN

HAYATINI KAYBEDENLER
Muhlis Akarsu - 45 yaşında, sanatçı
Muhibe Akarsu - 35 yaşında, Muhlis Akarsu'nun eşi
Gülender Akça - 25 yaşında
Metin Altıok - 52 yaşında, şair, yazar
Ahmet Alan - 22 yaşında
Mehmet Atay - 25 yaşında, gazeteci
Sehergül Ateş - 30 yaşında
Behçet Aysan - 44 yaşında, şair
Erdal Ayrancı - 35 yaşında
Asım Bezirci - 66 yaşında araştırmacı, yazar
Belkıs Çakır - 18 yaşında
Serpil Canik - 19 yaşında
Muammer Çiçek - 26 yaşında, aktör
Nesimi Çimen - 62 yaşında, şair, sanatçı, üç telli curanın son ustası
Carina Cuanna - 23 yaşında, Hollandalı gazeteci
Serkan Doğan - 19 yaşında
Hasret Gültekin - 23 yaşında şair, sanatçı
Murat Güneş,Murat Gündüz - 22 yaşında
Gülsüm Karababa -22 yaşında
Uğur Kaynar - 37 yaşında, şair
Asaf Koçak - 35 yaşında, karikatürist
Koray Kaya - 12 yaşında
Menekşe Kaya - 17 yaşında
Handan Metin - 20 yaşında
Sait Metin - 23 yaşında
Huriye Özkan - 22 yaşında
Yeşim Özkan - 20 yaşında
Ahmet Öztürk - 21 yaşında
Ahmet Özyurt - 21 yaşında
Nurcan Şahin - 18 yaşında
Özlem Şahin - 17 yaşında
Asuman Sivri - 16 yaşında
Yasemin Sivri - 19 yaşında
Edibe Sulari - 40 yaşında, sanatçı
İnci Türk - 22 yaşında
Kenan Yılmaz - 21 yaşında

OKUDUM SEVEMEDİM: SEVDALİNKA(1 Temmuz)

Ayşe Kulin-SEVDALİNKA

Nasıl da umutla başladığım bir kitaptı belki bu sefer beni hayal kırıklığına uğratmaz Ayşe Kulin diye....Nafile yine aynı yine aynı.Hep bu tema:Evli kadınların aşık olabilme ve sonra ikisini birden idare edebilme hakkı!Üstelik bu iki taraftan da geçememe durumunu (ne alakaysa) 'GÜÇ' 'GÜÇLÜ KADIN OLMA' olarak görme,gösterme..Nedir yani bu???Olmaz demem; her şey insanlar için ama buna güç müç değil dense dense 'ne yardan ne serden geçme'(o da en kibar yakıştırma olarak) denir.CESARETSİZLİK, BASİTLİK bir nevi de ÇIKARCILIK.
Üstelik bu temanın kitapda öykülendirilmeye çalışılan BOŞNAK KATLİAMI'nın bile zaman zaman önüne geçmesi....

Ayşe Kulin bitmiştir benim için..
Ha Ayşe Kulin benim gözümde bittiği için edebiyatı bırakır mı bilemem, kendi tercihi bi yerde:)).

:(( (30 haziran)

sevimsiz,gergin bir gündü,hiç bir şeye hevesimin olmadığı parmağımı oynatma mecalimin olmadığı BEN olamadığım bir gün.

Sertab keyfimi yerine getireceğe benzer:
Gözüm kara kalmadı yara oldum renga rengarenk
Bazen her şey sararıp solar biz hep renga rengarenk!!!

minnet..(27 haziran)

olmaz dediklerimi oldurman,
en kötü durumunda bile en güzelleri sunabilmen,
zehrin bile olsa o da ne güzel!

one more cup of coffee!(26 haziran)



Gerçek arkadaşlarım dostlarımla geçirdiğim günler gibisi var mı...Şu iki haftam ne kadar da güzel geçti; hafifledim, dinlendim, yine ben oldum.(bazen çok yoğun ve zorlu geçen zamanlarda koşuşturma içinde ben ben olmaktan çıkıyorum gibi geliyor)

Paylaşmak ve paylaşarak çoğalmak,hafiflemek ve hafifletmek;yıllar geçse de hayatlar, görüşler, bakışlar, amaçlar değişse de bir araya gelindiğinde aynı havayı yakalayabilmek ne büyük şans!Sadece kötü günlerde tutunabilmek de değil 'bu sefer oldu' dediğim zamanlarda da birlikte sevinebilmek, bir tehlike sezinlediğinde de onu birlikte uzaklaştırmaya çalışmak, bir başkasının hayatına dahil olmak!Çok çocuklu bir aile olmak gibi aslında kimi zaman anne baba kimi zaman abi/abla ve çoğu zaman da evin haşere çocuğu oluyoruz birbirimizin hayatında.Ya yüreklendirip cesaret veriyoruz başaracağını bildiğimiz için ya dizginliyoruz koruyabilmek için.

Ve ben var olan erkek kardeşimin varlığına her an şükretmekle birlikte kızkardeşlerim olmasını da çok isterdim;günlerden bir gün çok sevilen biriyle yeni bir yerler keşfedip onun yorgunluğuyla tıngır mıngır bir dolmuşta dönüş yolundayken onun ağızdan dökülenler Tanrı'nın bana bir kez daha istediğim bir şeye ulaşmamı sağladığını gösterdi.O çok sevilen kişi bana:''Kardeş olabilmen için illa aynı karından doğup aynı evde büyümen gerekmiyor sana Tanrı senin arkadaşım dediğin ama sana kız kardeşliğe gönderilmiş bir sürü çok değerli insan verdi bak.''dedi...
Evet gerçekten çok doğru benim bir sürü kız ve erkek kardeşim var ve çok değerliler.

Ha üzüldüklerim yok mu hayal kırıklıklarım yok mu vaaar onlar da insanoğlu/kızı işte bazılarının zaafları var, kıskançlıkları, iş çevirmeceleri ya da kendi hallerinde iyi olsalar bile bir aradayken uyuşamama durumları...En başında sabrederdim hep ama artık zarar vermeye başladığını gördüğüm anda kapıyı gösteriveriyorum,hayatımın kapısını.Elbette üzülüyorum ama yüklerimden kurtulmuş gibi de hafifliyorum ayağıma pranga olacak değil yanıma yoldaş olacak insanlar lazım bana ötesi ise; bana uzak nereye isterse oraya yakın!

qumrike:)(25 haziran)





umudum var benim ve belki de en büyük malvarlığım bu...
üzülürüm bazen çok üzülürüm ama umudum içimde bahar dalı kadar tazedir bilirim bir anda her şey değişebilir farklılaşabilir tam terse dönebilir.Bak işte yine gördüm,yaşadım bunu;nasıl da hiç beklemediğim andaydı hiç beklemediğim bir andı ama hep beklediğimdi..oluyor,oldu,hep olur..

günler..(21 haziran)

''nasılsın?'' sorusuna verdiğim cevap kadar manasız bazen..

seyr-ü sefer!(19 haziran)





Leyleği havada gördüm yollarda hem de defalarca hem de gerçekten!İlk olarak bir Bursa sonrasında ise daha üstünden gün geçmemiş bir Eskişehir...Keşf-i alem bir nevi,daha sırada bekleyen istanbul ve izmir'i de düşünürsem!Sırt çantamı çoğu zaman anılarla doldurup,trene/otobüse binip başımı da alıp gidebilmek;işte bu özgürlük olsa gerek.İki başımıza olduğumuz zamandan bir farkı var mı?

Olmaz mı..
Tatsız.
Gördüğümü hissettiğimi paylaşamamak,yaşayamamak.
Havada olmak gibi.
Eksik.
Buruk.

NEDEN?(14 haziran)

Geç.Zamansız.Ağır.Zor.Kıymetli.Geçmiş.Koku.Umut.Heyecan.
Gelecek.Mutluluk.Sokak.Manzara.
Durum.Olgu.Olay.An.Anı.Değişim.Gün.Güneş.Yeni.İyi.Güzel.
Hoş.Boş.Vakit.Zamanlama.Gündelik.
Ömürlük.Sabır.Selamet.Son.Başlangıç.Değer.Değerli..

sustukların büyürmüş ya içinde!(13 haziran)





Ben susmadım,hiç susmadım yazdım,yazdım da hep denize attım.Ama deniz dalgalıydı,deniz hep gel-gitliydi; unuttum.Hiçbir şey yok olmazdı bunu da unuttum.
Sonra dalga bile değil;ufacık bir kıpırdanma bütün unuttuklarımı bırakıverdi kucağıma.Böyle olurdu işte hep,her zaman..Her hayatta, her zamanda, bütün dünyada.
Hiçbir şey yok olmaz,hiçbir şey sonlanmaz,kül olmaz,bitmez.